Doğa ve insan arasında ne olmuştu? Ne oluyor? Doğa ve insanın savaşı daha ne kadar sürecek? Doğa intikamını nasıl alıyor?
İlk insanların ortaya çıkmasıyla birlikte doğa, insanlarla uzun soluklu bir yolculuğa çıkmıştır ve bu yolculuk günümüze kadar olan süreçte bir serüvene dönüşmüştür.
Doğa-insan ilişkisi birçok kitaba konu olmuş, konuyla ilgili olarak birçok makale yazılmış, birçok bilim insanının araştırma alanına girmiştir. İnsanların bu konuyla bu kadar ilgilenmesinin sebebi ise geçmişte yaptığımız ve hala yapmaya devam ettiğimiz hatalarımız. Peki, kime karşı? Cevabı tek kelime: Doğa. Tek kelime; fakat içinde dünyanın oluşumundan yok oluşuna kadar var olan süreyi barındıran, canlılara kucak açan fakat kucak açtığı gibi kendisini tehdit eden unsuru fark ettiğinde canlıları yeryüzünden silebilecek gücü barındıran, dünyanın merkezi ve mutlak sahibi.
Doğanın Anlamı
İnsanlara göre ise doğanın anlamı oldukça farklı. Bunun sebeplerinden biri ve belki de temeli insanın varlığından beri onunla birlikte evrimleşen, enginlere sığmayan “kibri” ki insanlar, kendilerini bu sebeple dünyanın merkezinde görüyorlar, her şeyin kendileriyle başlayıp yine kendileriyle biteceğini düşünüyorlar, doğayla bir güç gösterisine giriyorlar ve bu gösteriyi var oldukları ilk günden beri doğaya zarar vererek sahneliyorlar. Orman tahribatı yapılarak inşa edilen koca koca binalar, köprüler; sera etkisine neden olan karbondioksit (CO2), metan (CH4) gibi gazların kullanımı (özellikle sanayi devriminden sonra bu gazların kullanımı arttı çünkü bu gazlar genelde fabrikalardan, uçaklardan, trenlerden alınan gazlar, tabi sanayi devrimiyle birlikte bunların kullanımı da hız kazandı.) İnsanlar verdikleri bu zararlar yüzünden tarih boyunca ağır bedeller ödemek zorunda kaldı hala da ödüyor ve böyle giderse ödemeye de devam edecek. Çünkü insanların iki kötü özelliği var: Ders almamak ve unutmak; doğanın da var olduğundan beri süre gelmiş iki özelliği var: -ironik bir şekilde insanlardaki özelliklerin tam tersi- Unutmamak ve intikam almak.
Geçmişe doğru yolculuğa çıkıldığında o dönemlerde yaşayan dinozorların, mamutların ya da nesli tükenen diğer canlıların nasıl yok olduğu bilim insanlarının araştırma konusu oldu ve yapılan en son araştırmalar gösterdi ki nesli tükenen bu hayvanların neslinin tükenmesinin sebebi, insanları bugün tehdit eden faktörlerle aynı. Bu faktörler arasında iklim değişikliği ve yaşam ortamlarındaki değişimler ön plana çıkıyor. Buradan da anlaşıldığı üzere doğa kendisini tehdit eden şey ne olursa olsun intikamını er ya da geç alıyor ve yöntemleri geçmiştekiyle aynı.
İnsanlar, yazın boğucu sıcaklardan, fazla yağmur yağmasından şikayetçi. Doğa, artık insanlara o sevecen yüzünün yerine diğer (unutmayan ve intikam alan) yüzünü göstermeye başladı ve bu daha hiçbir şey. Karbondioksit seviyesi yükselip, ekosistem alt üst olduğunda ya da dünyanın git gide ısınmasıyla eriyen buzullar dünyayı sular altında bıraktığında, insanlar doğayla savaşmanın, doğaya hükmetmeye çalışmanın ne kadar yanlış olduğunu anlayacak fakat her şey için çok geç olacak. İnsanlara kıyamet senaryosu gibi gelebilir bu yazılanlar, fakat gerekli önlemler alınmazsa bu senaryo her an gerçeğe dönüşebilir.
Alınması Gereken Önlemler
Peki, ne gibi önlemler alınmalı?
-Yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımı artmalı.
-Ormanları tahrip etmek yerine, fidan dikimleri yapılmalı.
-Paris İklim Anlaşması gibi uluslararası anlaşmalara destek verilmeli. (Devletler için)
-Bilime kulak verilmeli. (En Önemlisi)
Yapılması gereken bunlar. Tabi bu listeye daha birçok madde eklenebilir.
Bu yazılanların büyük bir çoğunluğu daha çocukken öğrenilen şeyler, yani bu maddeleri uygulamak için sıra dışı bir zekaya sahip olmaya gerek yok. Hemen hemen herkes bu maddeleri uygulayarak sorumluluğunu yerine getirirse, insanları tehdit eden unsurlar ortadan kalkacak ve doğa, insanlara yine şefkatli, “ana” diye tasvir edilen yüzünü gösterecek. Tabi insanların bu “virüs” gibi yayılan kini ve sorumsuzluğu devam ederse, insanların doğayla olan serüveni felaketle son bulacak.
Anlaşılması gereken şey şu: Dünya bir sahne, yaşam bir oyun ve bu oyunun yönetmeni de doğa, insanlar da oyuncuları ve bu oyunu gerektiği gibi oynamazlarsa, sahneden yok olup gidecekler.
İlke Yüksel
Related posts
2 Comments
Bir cevap yazın Cevabı iptal et
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.
Abone Ol
Haber bültenimize abone ol!
Aklıma matrix filmi ve korunmak için sürekli birşey yaratma ve kendini bir yaratıcıya bırakmaya çalışma çabası geldi. Ajan Smith’in meşhur replikleri
ajan smith :
sizinle, bir süredir kafamı meşgul eden bir düşüncemi paylaşmak istiyorum. bu düşünce aklıma sizin türünüzü sınıflandırmaya çalışırken geldi ve anladım ki sizler aslında memeliler sınıfına dahil değilsiniz. bu gezegendeki tüm memeliler, yaşadıkları çevre ile içgüdüsel olarak bir denge kuruyorlar. ama siz insanlar öyle değilsiniz. bir bölgeye yerleşiyorsunuz ve çoğalıyorsunuz, tüm doğal kaynakları tüketene kadar çoğalıyorsunuz. canlı kalabilmenizin tek yolu başka bir bölgeye yayılmak. bu gezegende bu şekilde yaşamını sürdüren bir organizma daha var. ne olduğunu biliyor musunuz? virüsler. insanlar hastalıktır. bu gezegenin kanserleri. sizler vebasınız. ve bizler de bunların ilacıyız.
İşte bu yüzden bizi koruyacak makinelere ve Tanrı’lara ihtiyacımiz var.
İnsanoğlu bu gökyüzünde uçma konusunda bir zaman sonra ilginç bir gelişme kaydedecektir. Bilim ve teknoloji insanları tarafından son derece hafif Özel geliştirilmiş kanatları takarak uçabilecektir. Eğitim almış ve bu konuda kollarını geliştirmiş bazı kişiler, herhangi bir elektrik kuvveti olmadan sadece beden gücü ile havalanıp uçabilecektir. Ümit Edikli 08.11.2017